27 Ekim 2016 Perşembe

NARSİSİZM

Narsisizm veya özseverlik, kişinin kendisine tapması, kabaca tabirle kişinin kendisine aşık olması olarak tanımlanan bir terimdir. Farklı tanımları ve kullanımları mevcuttur.
Sigmund Freud Narsisizmi ‘Dış dünyadan soyutlanan libidonun (cinsel enerji) egoya (ben) yönlendirilmesi’ şeklinde açıklamıştır. Yani libidonun büyük bir depoda toplanır gibi egoda toplanması ve daha sonra nesnelere yönlendirilmesi; fakat kolaylıkla tekrar soyutlanarak egoya yönlenmesi durumudur.

Narsisitlik kişilik bozukluğu olan kişiler, başkalarının düşünce ya da isteklerine gereken ilgiyi gösteremeyen kişilerdir. Plan ve hedeflerine ulaşamadıklarında, gereken ilgiyi göremediklerinde aynı Narkissos gibi erirler, çökerler. Başkalarının hakkına saygı göstermeden ve gerçeklerle bağdaşmasa bile daima kendilerini haklı göstererek ve o hedefi, gerekli emeği vermeden bile haketmiş sayarak en önde, en gözde ve tek olmak isterler. Kendilerini başkalarının yerine koyamaz ve başkalarini anlayamazlar. Sanki her şey sadece kendileri için vardır ve ne olursa olsun her şeyin kendi amaçlarına hizmet etmesi gerekir. Başkalarının fikir ve hareketleri kendi amaçlarına hizmet ediyorsa vardır, aksi halde bu fikir ve hareketler tahammül edilemez düşüncelerdir. Gerçekle bağdaşmayan, başkalarinin zararına olup sadece kendi çıkarlarına uygun, kendi plan ve hedeflerine hitap eden maddi ve manevi kazanç sağlayabilecek plan ve hedeflerine ulaşamadıklarında öfkelerine hakim olamaz, saldırganlaşır, çöker, hatta ağır psikotik tablolara girerler.







PİROMANİ NEDİR?

Piromani, birçok kez istekli ve kasıtlı olarak yangın çıkarma eylemi. Psikolojik bir rahatsızlık olarak tanımlanır. Yangın ve bunun yarattığı olaylar ile büyülenme, bunlara merak duyma ve bunları çekici bulma söz konusudur. Erkeklerde daha yaygın olduğu bilinmektedir. Alkolün kötüye kullanımı, antisosyal özellikler, hayvanlara karşı şiddet kullanma birlikte bulunabilen özelliklerdir. Genellikle çocukluk çağında başlamaktadır ve bozukluğu çocukluk çağında başlayan vakalar tedaviye daha iyi yanıt vermektedir. Davranışçı teknikler yararlı olabilmektedir.


ÇOKLU KİŞİLİK BOZUKLUĞU


Çoklu kişilik bozukluğu, kişinin bilinç düzeyinde birbirinden farklı en az iki kişiliğe sahip olması ve bu kişilik yapıları arasında geçişler yaşaması durumuyla karakterize olmuş olan psikolojik bir hastalıktır. Bu kişilik bozukluğu mutlaka bir travmayı ya da sarsıntıyı takiben ortaya çıkan bir tablodur. Daha çok çocukluk dönemi sırasında bilincin yeni oluştuğu ya da oluşmadığı zamanda travmalar yaşayan bireylerde ortaya çıkmaktadır. 

Bu travmalar fiziksel, cinsel ya da duygusal istismarlar sonucunda gerçekleşebilir. Bu istismarlar genellikle aile içinden ya da çocuğa bakan kişiden kaynaklanır. Nadir olarak görülen bu rahatsızlığın tanısı için kişilerin travma yaşamış olması gerekir. Davranış dalgalanmaları, huy değişimleri yaşayan insanların hepsine çoklu kişilik bozukluğu teşhisi konamaz. Hastaları içinde bulunduğu kişilik durumlarından en az ikisi sürekli olarak denetim altında tutar. 

Hastaları etkileyen bu kişilik sayıları genelde 5-10 kadardır. Bunların sayısı hastanın yaşadığı travmanın şiddetiyle orantılıdır. Kişiler bir kişilikten diğer kişiliğe genellikle ani olarak geçer. Hastaların yaşadığı kimlikler tanınarak, bu kimliklerin birleştirilmesi sağlanmalıdır. Çoklu kişilik bozuklukları hastalarda on yaşından itibaren etkili olmaya başlar, ilerleyen yaşlarda etkisini daha fazla gösterir.






PDR Meslek Tanıtımı


GÖREVLER


Milli Eğitim Bakanlığına bağlı resmi ve özel eğitim kurumlarında çalışan rehber öğretmen (psikolojik danışman) başlıca şu görevleri yerine getirir:
– Gözlem, olay kaydı (Anektod), dereceleme ölçekleri,otobiyografi, sosyometri tekniği, gibi öznel teknikler ile yetenek testleri, ilgi envanterleri,  kişilik  envanterleri gibi ölçme araçları kullanarak öğrencilerin, çeşitli özelliklerini tanımalarına yardımcı olur.
– Öğrencilerin, meslekler, meslek edinme yolları, yarım veya tam zamanlı iş        olanakları, iş arama teknikleri, verimli çalışma, sağlığı koruma, boş zamanları değerlendirme yöntemleri konularında bilgilenmelerini sağlar.
– Bireysel olarak ve/veya grupla görüşme (Psikolojik danışma) yapar, danışanı dinler, yansıtma, yorumlama gibi tekniklerle öğrencilerin sorunlarının kaynağını anlaması ve çözüm yolu bulmasında yardımcı olur.
–Yapılan yardımların ne derece etkili olduğunu izleme araştırmaları ile belirler.
–Öğretmenlere, rehberlik görevini yerine getirmelerinde yardımcı olur.
–Ana babalara çocuklarının eğitimi konusunda danışmanlık yapar.
–Özel eğitime gereksinimi olan öğrencileri belirler, ilgili tedavi ve eğitim kurumlarına gönderir.
KULLANILAN EĞİTİM MATERYALLERİ
Çeşitli rehberlik programları, psikolojik ölçme araçları, öğrenci gelişim dosyaları ve kayıtları, okul araç ve gereçleri, bilgisayar.
MESLEĞİN GEREKTİRDİĞİ ÖZELLİKLER
Rehber öğretmen (psikolojik danışman) olmak isteyenlerin;
– Üst düzeyde  genel yeteneğe,
– Sözlü ifade gücüne ve empati yeteneğine sahip,
– Sosyal bilim ve sosyal yardım ilgisi gelişmiş,
– Düşüncelerini başkalarına açık bir biçimde aktarabilen,
– Sağlıklı bir iletişim ortamı sağlayabilen, dikkatli, işine özen gösteren,
– Mesleğinin sorunları ile ilgilenen ve çözüm yolları bulmaya çalışan,
– İnsanlarla iyi iletişim kurabilen; sevecen, hoşgörülü, sabırlı,
– Öğrencilerin duygu ve düşüncelerini anlayabilen,
– Kendini geliştirmeye istekli, coşkulu, yaratıcı kimseler olmaları gerekir.
ÇALIŞMA ORTAMI VE KOŞULLARI
Rehber öğretmen (psikolojik danışman), bireysel rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerini odasında, grup rehberliği hizmetini sınıfta yürütür.
ÇALIŞMA ALANLARI VE İŞ BULMA OLANAKLARI
Rehber öğretmenler, Milli Eğitim Bakanlığına bağlı ilköğretim ve ortaöğretim kurumlarında, rehberlik araştırma merkezlerinde, özel eğitim kurumlarında, dershanelerde, halk eğitim merkezlerinde, mesleki eğitim merkezlerinde çalışabilirler.

ANKSİYETE (KAYGI) BOZUKLUĞU


Anksiyete bozukluğu ya da kaygı bozukluğu kişinin işlevselliğini olumsuz yönde etkileyen çeşitli korku, kaygı veya anksiyete bozukluklarına verilen genel kapsamlı bir addır. Bu tür bozuklukların toplumun % 18'ini etkilediğine inanılmaktadır.
Anksiyete veya endişe, canlılarca deneyimlenen kaygı, korku, gerilim, sıkıntı halidir. Nedeni belli olmayan tedirginlik hali olarak da açıklanabilir. Anksiyete bazı kuramcılara göre yaşanan iç çatışmaların sonucudur. Bazı kuramcılara göre öğrenilmiş davranışlardır. Canlıların dış ortama uyum çabasında koruyucu bir tepkidir. Denetim dışına çıkıp kişinin işlevselliğini aksattığında anksiyete bozuklukları olarak incelenir. Psikiyatride bir grup hastalığın genel adıdır.
Terleme, titreme, çarpıntı vs. gibi bedensel belirtileri görülebilir. Başına kötü bir şey geleceğini düşünme, rezil olmaktan veya komik duruma düşmekten korkma gibi bilişsel (düşünsel), fakat çoğu kez nedeni belirsiz, tanımlanamayan bir gerginlik durumudur.
Anksiyete, genelde kavramsal, somatik, duygusal ve davranışsal bileşenlere sahip olmak biçiminde tanımlanır (Seligman, Walker & Rosenhan, 2001). Kan basıncı ve kalp atışının artması, terleme, ana kas gruplarına ani kan akışının hücum etmesi nedeniyle kaslarda gerginlik, bağışıklık ve sindirim sistemi fonksiyonlarının yavaşlaması gibi fiziksel etkileri vardır. Bunlara ek olarak mide bulantısı, el ve ayaklarda soğukluk, titreme -üşüme hissedilir.
Duygusal açıdan ise hastalık korku ve panik hissine neden olur. Kişi her şeyi olabilecek en olumsuz yönüyle ele alır, moral seviyesi en alt düzeydedir. Davranışsal olarak ise hasta, anksiyete kaynağından kaçma eğilimi gösterir. Yine de anksiyeteden sadece patolojik bir durummuş gibi bahsetmek yanlış olur. Bu his, korku, kızgınlık, üzüntü ve mutluluk gibi duygularla beraber gelen, insanoğlunun hayatta kalmasıyla bağlantılı temel duygulanımlardan birisidir.
Her insan zaman zaman her hangi bir hastalık belirtisi olmaksızın yaşamın olağan bir parçası olarak anksiyete yaşayabilir. Ancak yaşanan anksiyete bazen bedensel ya da psikiyatrik bir hastalığın belirtisi olarak ortaya çıkabilmektedir.
Anksiyete tedavisi en az bir yıllık ilaç tedavisi şeklinde seyreder. Bunun yanı sıra derin nefes alıp vermek endorfin salgılanmasına neden olduğu için hastaları rahatlatır. Masaj, aromaterapi, telkin gibi yöntemlerin de işe yaradığı bilinmektedir.

26 Ekim 2016 Çarşamba

PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK VE REHBERLİK NEDİR?

Psikolojik danışmanlık ve rehberlik, bir koruyucu ruh sağlığı hizmetidir. Eğitim kurumları bu hizmetin uygulama alanlarından bir tanesidir. Ruh sağlığı açısından normal, ancak gelişimsel ve uyum sorunları olan herkesin bu hizmetlere ihtiyacı vardır. Örneğin, yeni okula gelmiş bir öğrencinin uyum sorunu olabilir, arkadaşsızlık çekebilir, bir başka öğrencinin sınavlara ilişkin kaygısı olabilir ya da bir üst eğitim kurumu veya meslek seçimiyle ilgili yardım isteyebilir vb. gibi. İşte, tüm bu sorunlara, psikolojik danışma ve rehberlik programlarından mezun olan psikolojik danışmanlar (ki Milli Eğitim Bakanlığı'nda bu kişilere, öğretmenlik haklarından yararlansınlar diye, rehber öğretmen denilmekte) yardımcı olabilirler. Eğitim ortamında öğrencilere, psikolojik danışma ve rehberlik hizmetleri sunulduğu takdirde, öğretim ve yönetim işleri kolaylaşacak, hem geleceğin yetişkinleri olan çocuk ve gençlerin, dolayısıyla toplumun ruh sağlığı korunmuş hem de çağdaş eğitim ortamı sağlanmış olur. Rehberlik hizmet alanına ve problem alanın göre kendi içinde ayrılmaktadır. Hizmet alanına göre; eğitim, sağlık ve sosyal rehberlik olarak ayrılır. Problem alanına göre ise kişisel, eğitsel ve mesleki rehberlik olarak ayrılmaktadır.

Psikolojik danışmanlık yapabilmek için, lisans düzeyinde Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik (PDR) bölümünü bitirmek gerekmektedir. Psikolojik Danışmanlar, klinik psikologlar ve psikiyatristlerden farklı olarak, "hastalık" durumundaki, ilaç tedavisi gerektiren psikolojik rahatsızlıklarla ilgilenmezler. Çocuk, ergen, yetişkin, yaşlı, çiftler ve aile gibi çok çeşitli danışan gruplarıyla çalışmak üzere kendilerini geliştirerek, uzmanlaşabilirler.